NEWTON (1642-1727)
“Herkesin beni nasıl gördüğünü
bilmem. Ben kendimi, deniz kenarında oynarken, önünde hiç keşfedilmemiş engin
gerçek okyanusu yayılmış duran ve cilalı bir çakıl taşı ya da güzelce bir
istridye kabuğu bulmakla zevk duyan bir çocuk gibi görüyorum.”
İşte, uzun yaşamının son
yıllarında kendisi hakkında böyle hüküm veren İsaac Newton, 1642’de Woolsthrope
kasabasının bir şatosunda yaşayan çiftçi bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi.
İngiliz ırkının en büyük zekalı adamı olarak nitelenen Newton’un babası,
oğlunun doğumundan önce otuz yaşında öldü. Annesinin söylediğine göre,
zamanından erken doğan küçük Newton, o kadar ufak tefekti ki bir litrelik
kavanozun içine bile sığabilirdi. Newton’un çocukluğu da dinç, canlı ve
kuvvetli değildi. Diğer arkadaşları gibi eğlenceli vakit geçirme yerine,
eğlencelerini ve oyunlarını kendi yaratıyor ve bunlarda parlak zekası ortaya
çıkıyordu. Geceleri köylüleri korkutmak için kandilli uçurtmaları, tümü ile kendisinin
yaptığı ve oldukça güzel işleyen hareketli oyuncaklar, su çarkları, gerçekten
buğday öğüten bir değirmen, küçük kız arkadaşları için iş kutuları ve
oyuncaklar, resimler, güneş saatleri, tahtadan yapılmış ve gerçekten işleyen
duvar saati gibi şeyler onun çok erken yaşlarda yaptığı buluşlardı. Newton, daha on sekiz yaşında,
Cambridge’de öğrenci olduğu yıldan başlayarak, evrensel bir beğeniyle
karşılandı. Üniversiteyi bitireli iki yıl olmadan, bilim dünyasınca
alkışlanıyor ve hükümdarlardan saygı görüyordu.
Ürkek yapılı, sinirli, çabuk
kızan ve itirazla karşılanmaktan korkan bir yapıya sahipti. Eserlerini ancak
kendisini seven dostlarının zoruyla bastırmıştır. Eleştiriden kaçardı. ”Optiks”
adlı eserinin eleştirilerine dayanamamış ve bu eseri yazdığına pişman olmuştur.
Yerçekimi genel kanununu 1687 yılına kadar yayınlamadı. Tam yirmi yıl bu genel
çekim kanunu kuramını geliştirdi.
Grantham okuluna devam ettiği
sıralarda ve Cambridge’e hazırlanırken köyün eczacısı Mr. Clarke’ın evinde
kalıyordu. Orada eski bir kitap koleksiyonu buldu ve onları yutarcasına okudu.
Hiç evlenmedi.
Newton’un hareket kanunları:
1.
(Eylemsizlik Kanunu) Bir cisme hiçbir kuvvet uygulanmazsa, bu
cisim olduğu yerde hareketsiz kalır veya hareket halindeyse, bir doğru boyunca
düzgün bir hareketle, yani ivmesi sıfır olan bir hızla hareket eder.
2.
Kütle m, sabit ivme a ve kuvvet f ise, f=ma şeklinde sabittir.
3.
(Etki ve Tepki Kanunu) Etki ve tepki eşittir ve ters yönde iki
kuvvettir.
Newton’a, bu buluşlarını nasıl
bulduğu sorulduğunda, sürekli düşünmeyle, diye yanıt vermiştir. Newton’un en
önemli buluşu, diferansiyel ve integral hesabı keşfetmesidir. Zaten Newton’u
dünyada gelmiş geçmiş üç büyük matematikçiden biri yapan buluşu budur.
Newton, 1661 yılının Haziran
ayında Cambridge’deki Trinity College’e girdi. Newton’un matematik öğretmeni
İsaac Barrow hem ilahiyatçı ve hem de matematikçiydi. Matematikte parlak
fikirli olan Barrow, öğrencisinin kendisinden çok ileride olduğunu kabul ediyor
ve 1669’da matematik kürsüsünü bırakıp sırası gelince yerini o eşsiz büyük deha
Newton’a bırakıyordu.
1664 ile 1666 yılları arasında,
yirmi bir yaşından yirmi üç yaşına kadar çok yoğun bir çalışmaya girmiş ve
yaptığı çalışmaları uzun zaman gizli tutmuştur. Ocak 1664 yılında üniversiteyi
bitirmiş ve lisans diplomasını almıştır.
Bir kuyruklu yıldız ile Ayın
etrafındaki, Ayla ilgili şeyleri incelerken hastalandı. Bulduğu sonuçları da
gizli tutmuştu. Bu iki yıl içinde diferansiyel ve integral hesabı keşfetmiş,
genel çekim kanununu bulmuş ve beyaz ışığın analizini deneysel olarak yapmıştı.
Bunların tümü, yirmi beş yaşından önce bulunmuş şeylerdi. 20 Mayıs 1665 tarihli
bir yazısıyla, bir eğrinin üzerindeki bir noktadaki teğeti ve eğriliğini
verecek yöntemini daha yirmi üç yaşındayken yayınlıyordu. İşte bu, diferansiyelin
bulunuşunu müjdeliyordu. Bu sıralarda ünlü sonsuz küçükler hesabına doğru
yaklaşıyordu. Yine bu sıralarda, binom formülünü bulmuştu.
1667 yılında Cambridge’e
dönüşünde Trinity Collegei’ne üye olarak atanan Newton artık rakipsizdi.
1668’de tek başına yansımalı teleskopu yapmış ve uyduları incelemekte
kullanmıştır. ”Philosophy Naturalis Principia Mathematica” adlı eserini
yazmaya başladığında geceli gündüzlü çalıştı. Ünlü pertürbasyon kuramını ortaya
atmıştır. Bu kuram daha sonra ilerletilerek elektronların yörüngelerine
uygulanmış, on dokuzuncu yüzyılda bu kuramla Neptün ve yirminci yüzyılda da
Plüton gezegeni keşfedilmiştir.
Principia’ları yazmak için on
sekiz ay uykusuz ve gıdasız kalan Newton, ellili yaşlarına yaklaşıyordu. Bu
yorgunluktan sonra 1692 sonbaharında iyice hastalandı. Yiyeceklere karşı olan
tiksinti ve sürekli uykusuzluk neredeyse onu çıldırtıyordu. Ağır hasta olduğu
tüm Avrupa’ya yayıldı. Düşmanları bile, daha sonra iyileşmesine çok sevindiler.
Newton, 1696’da elli dört
yaşında darphanede para basımı düzenlemekle görevlendirildi. 1701 ile 1702
yıllarında, Cambridge Üniversitesi’ni parlementoda temsil etti. 1703 yılında
Royal Society’nin başkanlığına seçildi. Ölünceye kadar da bu makamda kaldı.
1705 yılında Kraliçe Anne tarafından chevalier’lik rütbesi ile onurlandırıldı.
1696 yılında Bernoulli ve
Leibnitz, Avrupa’lı matematikçilere iki soru ile meydan okuyorlardı. Altı ay
uğraşıldıktan sonra yeniden ortaya atılan problemleri, Newton ilk kez 29 Ocak
1696 günü akşamı darphaneden yorgun argın evine döndüğünde bir arkadaşından
duydu. O gece her iki problemi de çözdü. Ertesi gün isim vermeden her iki
çözümü de Royal Society’ye gönderdi. Çözümleri gören Bernoulli, hemen, ”İşte!
Arslanı pençesinden tanıdım” diye haykırdı.
1716 yılında yetmiş yaşındayken
bile fikri yapısı oldukça dinçti. Bu sırada Leibnitz yine ortaya attığı bir
problemle Avrupa matematikçilerine meydan okuyordu. Newton problemi darphaneden
akşam eve dönüşünde saat beşte almıştı. Çok yorgun olmasına karşın, problemin
çözümünü o akşam hemen buldu.
Yaşadığı uzun yılları en mesut
biçimde geçiren ve yaptıklarının sonuçlarını gören, takdir edilen, şan ve
şöhretle alkışlanan tek matematikçi Newton’dur. Ömrünün son üç yılını çok ağrı
ve acılar içinde yakalandığı böbrek taşı hastalığından çekti. Ölümüne
yaklaşırken bir de öksürüğe yakalandı. Birkaç gün içinde ızdırap ve acıları
duymayan bir rahatlığa erişti. 20 Mart 1727 sabahı bir ile iki arasında bu dev
bilim ışığı söndü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder